1 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 17 - Gülay sorar, Gün yazar. Her pazar...

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 17 - Hediye:

An ve Anlam 17 - Gülay sorar, Gün yazar. Her pazar...


Hediye - Gecikmiş değil, zamana sığmayan bir teşekkür

Ben istemedim. O da zaten bir şey vermedi bana. Yaşamımın bir yerinde varlığı ile, düşündükleri ile, doğallığı ile kendisini tanımış olmak kendi başına bir hediye idi bana.
* * *
Birşeyler sundu, zenginleşti o. Ben ise elle tutulur birşey almadım, zenginleştim.
* * *
Bir süredir hediye üzerine yazmak, düşünmek, kağıda her ne düşecek ise sizlerle paylaşmak istiyordum. Şimdi Gülay’ın sorusu bana ulaşmadan oturdum yazıyorum. Ona, sizlere, bana bir hediye olsun, kimi hediyelere selam iletsin diledim. Ayrıca, sizin yaşamınızda ama almakla, ama vermekle sahiplerini bulacak kimi hediyelere belki bir ışık olur bu yazı.
* * *


"Gün Abi, Gün Abi" diyordu bana telefonda. "Hediye alacağız, para topladık.

.....
.....
Yazının devamı için başlığa tıklayınız

20 Nisan 2013 Cumartesi

An ve Anlam 16 icin Gülay'in sorusu:

An ve Anlam 16 - Gerçek hayatta bu şövalye erkek tutumuna yer var mı hala?

Gülay: 
Bu pazar tangodan bahsetmeye devam etmek ister misin?  

Tangoda erkek kadına figürlerini en rahat ve zevkle yapabileceği ortamı sağlamakla yükümlüdür... Gerçek hayatta bu şövalye erkek  tutumuna yer var mı hala?  


Gün:
Bir elinde filesi, diğerinde evrak çantası, yamacın altında göründü Turhan amca. Ağır adımlarla çıkmaya başladı yokuşu. 

- Turan Amca, Turan Amcaaa … 

Pardesüsünün cebini hızla yokladı, evet şekerler yerli yerinde… Gülümsedi.  Çocuklar sokak aralarından beliriverip kendisine doğru koşadursunlar, birkaç adım gerisindeki odun destesine yöneldi, elindekileri bıraktı odunların üzerine, destenin alçakça bir yerine oturdu usulca ...
...
...

Yazının devamı için başlığa tıklayınız

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 15 - İnsan kendine yalan söylemekten ne zaman vazgeçer?

İnsan kendine yalan söylemekten ne zaman vazgeçer?



Şimdi hızla bu yazıyı yazmalı… Verilmiş sözü tutmak adına… Önümüzdeki iki gün vaktim olmayacak gibi görünüyor. Sözü tutarım yazıyı yazmakla ama önümüzdeki 35 dakikada ortaya ne çıkacak, merak ediyorum. Kalite adına, kendime o verilmemiş ama tutulmazsa olmayacak sözümü, size borcumu yerine getirebilir miyim bilmiyorum… Saygı adına. Kendime, eylemime, sizlere saygı adına.. Birlikte göreceğiz.

Yazının devamı için başlığa tıklayınız

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 14- Yaşlanmalar

Biricik Gülay, "Ne zaman yaşlanırız? Belirtileri nedir?"  diye soruyorsun bu hafta.. Soruna şakayla karışık ilk yanıtım, «senin geçen pazar için sorduğun soruya ancak şimdi, bir hafta gecikme ile yanıt verdiğimde yaşlanmaya başladım demektir» olsun hadi..

Zaman geçiyor, ilerliyor dakikalar. Dolduruyor muyuz içini, kimi gerekli kimi gereksiz nice neden ile boş mu bırakıyoruz, değişip duruyor, ama değişmeyen bir durum var ki, giden zaman geri gelmiyor, yaşamın üzerimizdeki izleri, verdikleri ve aldıkları ile her geçen gün bizi biraz daha olgunlaştırıyor.

detay, Apollon Belvedere Heykelinden..
 Ebedi Gençlik tanrılara mahsus ;)
Yaşlanmak ise, o akıp giden zaman üzerinde bizim yorumumuz ile biçimlenen bir kavram benim gözümde. Sahneye çıkacağı, gitgide önemli rollere soyunacağı günü, dönemi bekliyor, zamanı geldiğinde ise, çıkıyor, oynuyor oyununu şekillendiriyor yaşamımızı.

...

...


Yazının devamı için başlığa tıklayınız

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam - 13 Özgünlük üzerine...

24 Mart Pazar yazımız için Gülay bana soruyordu: Yazmadım, yazamadım, olanağım olmadı, sizleri, Gülay’ı beklettim. Onun, benim adıma sizlere vermiş olduğu sözü tutamayarak kendisini de sizlere karşı mahçup bıraktım. O tutul(a)mamış sözün doğurduğu tüm ayıpları, mahcubiyetleri ben alıyor, kendi küfeme yerleştiriyorum. Sırtıma vuracak, gereğince ve yeterince taşıyacağım. Eğer beklemekte iseniz, sizleri bekletmiş olduğum için de üzgünüm ayrıca. Dilerim beni bir şekilde affedersiniz.
Gülay sormuştu:

«Özgünlük... nasıl oluşur?» 

"Uzağa değil usta,
Öteye, hep öteye gitti.
Yalnızlığı ondandır"   

diyor Özdemir Asaf... Buyrun size, bir özgün kişi anlatımı... Kalıpların içerisine kendisini hapsetmeyen, kendisine ait adımları atan, onların kendisini götürdüğü yere giden bir kişi. Artık her nereye gidiliyor ise…



...
...

Yazının devamı için başlığa tıklayınız

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 12 - "Daha yüksek" bilince övgü..

Gülay:
Yüksek bilinç kavramı sana da aynı şeyleri mi söylüyor?
Ahlaklı, dürüst, iyi insan olmak ve bunun için kendi özümüz ve bilincimiz, farkındalığımız, öğrendiklerimiz ve öğrenmeye devam ettiklerimizin dışında başka bir şeye ihtiyaç duymamak.. diyorum. Ya sen?

"Daha yüksek" bilince övgü..

Kendimize dönelim, sadeleşelim dedik son haftalarda... bilinç düşündük, yükseklerine  bakmak isteği doğdu, ne güzel... Haydi, bugün bilinç üzre konuşalım o zaman.

...
...

Yazının devamı için başlığa tıklayınız

Bir Başka İstanbul: An ve Anlam 11 - Yeter ki ilkin kendimizle buluşalım

Gülay:
Tüketim ve israfın arttığı, insanların birbirine, doğaya ve kendine bile yabancılaştığı bir zaman yaşıyoruz... Sadeleşmekten bahsetmek ister misin? Sence nasıl sadeleşebiliriz? Bunu başarabilir miyiz?

Yeter ki ilkin kendimizle buluşalım

Başarı için sağlığını tehlikeye atan, sonra da o elde ettiklerinin tümünü, bu arada tüm zamanını ve huzurunu, kaybettiği sağlığını geri alabilmek için harcayan sen... Evet, sen... Arkana bakma, sana sesleniyorum. Evet sana! 



...
...

Yazının devamı için başlığa tıklayınız